Maide Suresi Oku Mâide Suresi Anlamı, Tefsiri, Türkçe ve Arapça Okunuşu Diyanet Meali
Ancak, bu madde yayımı tarihinden itibaren yedi yıl sonra, yani 10 Ocak 2024’te yürürlüğe girecektir. Bu süreye kadar kullanılmama da dahil olmak üzere bir markanın herhangi bir gerekçeyle hükümsüzlüğü ya da iptali sadece mahkeme nezdinde açılacak bir dava ile talep edilebilir. Markanın tescili için yapılan başvuru ve/veya markanın tescili aşamalarında ilgili markanın kullanımda olması şartı aranmamaktadır. Maddesi uyarınca, beş yıl içinde haklı bir sebep olmadan, tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından marka sahibi tarafından Türkiye’de ciddi biçimde kullanılmayan ya da kullanımına beş yıl kesintisiz ara verilen markanın, açılacak bir iptal davası ile kullanılmama nedeniyle iptali talep edilebilir. Maddesinde belirtilen ayırt edicilik şartlarını taşıdıkları, yani bir teşebbüsün mal ve hizmetlerini, diğer bir teşebbüsün mal ve hizmetlerinden ayırabiliyor olma koşulunu karşıladıkları takdirde, ürün şekli veya ambalajı gibi üç boyutlu işaretler de, tıpkı çizimle görüntülenebilen diğer işaretler gibi marka olarak tescil edilebilirler.
- Bu sebeple yüce Allah onlara adam öldürmenin ne kadar büyük bir cinayet olduğunu göstermek için Hz.
- Nitekim bu mânayı destekleyen başka âyetler de vardır (bk. Bakara 2/28; Hac 22/22; Nisâ 4/169; Ahzâb 33/65; Cin 72/23).
- Reklamcılık yönetmeliği tüketiciye yönelik her türlü ticari reklam ile haksız ticari uygulamayı kapsar, reklam hukukuna ilişkin temel kuralları ve haksız ticari uygulamaların sonuçlarını içerir.
Âyetin son kısmının, bu izinden yararlanan kişilerin gerek kendilerinin gerekse çocuklarının dinî hayatları konusunda daha duyarlı ve dikkatli olmaları hususunda bir uyarı anlamı taşıdığı söylenebilir. Müslümanlar, gayri meşrû ilişkilerde bulunmamak ve metres tutmamak şartıyla mehirlerini vererek Ehl-i kitap’tan hür ve iffetli kadınlarla evlenebilirler. Ehl-i kitap terimi müslümanlar dışındaki kutsal kitap sahipleri ve özellikle yahudiler ve hıristiyanlar için kullanılır (bu konuda bk. Bakara 2/105; Âl-i İmrân 3/64). Önceki âyette müslümanlara birtakım hayvanların, özellikle yırtıcı olanlarının parçaladığı hayvanların etlerini yemenin haram olduğu bildirilince bazı müslümanlar av için yetiştirilmiş olan köpek ve kuşun da yırtıcılar kapsamına girip girmediğini ve bunların öldürdüğü veya parçaladığı av hayvanlarının etlerinin yenilip yenilmeyeceğini Hz. Peygamber’e sormuşlar, bunun üzerine bu âyet inmiştir (İbn Kesîr, III, 29; Şevkânî, II, 20). Fal, “çeşitli tekniklerle gelecekten ve bilinmeyenden haber verme, gizli kişilik özelliklerini ortaya çıkarma becerisi” demektir.
Bu sürenin bitiminden sonra yapılacak itiraz veya şikâyetler hakkında ise İdarece herhangi bir işlem yapılmaz. (1) Kampanyanın; düzenleyicinin ölümü, iflas etmesi gibi herhangi bir nedenle yarım kalması halinde İdare, yapacağı incelemeler sonucunda kampanyanın re’sen tamamlanmasına, çekilişin gerçekleştirilmesine veya iptaline karar verebilir. İdarece yapılacak her türlü masraf düzenleyicinin teminatından karşılanır. (7) Çekilişin herhangi bir nedenle düzenleyicisi tarafından yapılmaması halinde, katılıma ilişkin materyaller üzerinden çekiliş İdare tarafından gerçekleştirilebilir. Böyle bir durumda, çekilişe ilişkin İdarece yapılacak her türlü masraf düzenleyicinin teminatından karşılanır. (6) Düzenleyicilerden alınan teminatların sonradan tamamen veya kısmen değerini kaybetmesi veya taahhüt edilen ikramiyelerin değerinin aşırı miktarda artması durumunda, İdare teminatın tamamlanması veya yerine başka teminat gösterilmesini isteyebilir. Îsâ’nın “Hakkım olmayan şeyi iddia etmek bana yakışmaz” şeklinde tercüme edilen sözündeki incelik, böyle bir sözü söylemeye hakkı olmadığını belirtmek değil, kendisinin asla mâbud olamayacağını ve böyle bir iddiada bulunamayacağını ifade etmektir.
Şu halde hırsıza verilen ceza sadece hukuk düzenini korumayı değil, aynı zamanda ilâhî emirlerin yani din ve ahlâk kurallarının yaşatılmasını da amaçlar. Yüce Allah gerek İslâm’da gerekse İslâm’dan önceki ilâhî dinlerde insan hayatının kutsal olduğunu bildirmiş, bu sebeple bir canı korumayı bütün insanlığı korumak kadar üstün bir fazilet saymış; bir cana kıymayı da bütün insanları öldürmek kadar büyük bir cinayet olarak değerlendirmiştir. Çünkü bir insan, türünü temsil eder ve insanlar birbirine eşittir. Bir insanın haksız yere öldürülmesi toplumda öldürme olaylarının yayılmasına, insanların birbirine düşmesine ve toplum düzeninin bozulmasına yol açar. Hukukî bir gerekçe bulunmaksızın bir başkasının canına kıyan kimse, yalnızca o kişiye haksızlık etmiş olmaz, aynı zamanda insan hayatının kutsallığına inanmadığını ve başkalarına karşı hiçbir merhamet duygusu taşımadığını da göstermiş olur (kısas hakkında bilgi için bk. Bakara 2/178; yeryüzünde fesat çıkarma hakkında bilgi için bk. Mâide 5/33). Oysa insan hayatının korunabilmesi için insanların birbirine saygı göstermeleri, hayatın kutsal olduğuna inanıp korunmasına yardımcı olmaları ve katilleri korumamaları gerekir. Bütün dinler, hukuk ve ahlâk sistemleri haksız yere adam öldürmenin, cana kıymanın büyük bir suç olduğunda birleşmişlerdir. Ancak bu suçu önlemek için alınan caydırıcı tedbirler farklıdır. İslâm, haksız yere adam öldürmeyi önlemek, toplumun can güvenliğini sağlamak, onları huzurlu ve mutlu yaşatmak için bu suçu işleyenlere dünyada kısas cezasını öngörmüş, âhirette ise katilin Allah’ın gazabı, lâneti ve cehennem azabı ile cezalandırılacağını bildirmiştir (bk. Nisâ 4/93). Delillerden hüküm çıkarılmasının yöntem ve kuralları fıkıh usulünün, bu şekilde elde edilen şer‘î-amelî hükümler de fıkhın konusunu teşkil eder ve bu iki ilim, İslâm toplumlarında amelî hayatı her yönüyle kuşatma, her bir davranışın dinin kaynakları açısından değerini belirleme misyonunu birlikte üstlenir. Delil, hüküm, yükümlülük ve dinî bilgi gibi kavramlar da buna uygun genişlikte ele alınır.
İki şeyin –aralarına yabancının giremeyeceği kadar– birbirine yakınlığını ifade eden velâ (veya vely) kökünden türemiş olan velî (çoğulu evliyâ) terimi “dost, arkadaş, yardımcı, destekçi ve yakın” anlamlarında kullanılmaktadır. Aynı kökten olup “sevgi, dostluk, yetki ve yardım” anlamlarına gelen velâyet (veya vilâyet) terimi ise, başkaları adına onların rızâları alınmaksızın hukukî işlemde bulunma yetkisini ifade eder. Bu yetkiyi taşıyan kimseye de velî denir (bk. Hamza Aktan, “Velâyet”, İFAV Ans., IV, 453). Velî terimi Kur’an’da tekil ve çoğul (evliyâ) olarak seksen yedi âyette yer almıştır. Bunlardan kırk altısında Allah’ın insanlara dostluğu, üçünde insanların Allah’a dostlukları, on âyette insanlarla şeytan arasındaki dostluk, diğerlerinde ise iyi veya kötüler arasındaki dostluk için kullanılmıştır. Mevlâ ve velî terimleri de Kur’an’da aynı anlamda geçmekte olup velî, hem Allah hem de kul için kullanılırken, mevlâ ancak Allah için kullanılmıştır. İslâm’ın doğduğu coğrafyada dikkati çeken tablo kabile kültürü içinde bulunan, putperest bir inanç sistemine sahip, çoğu göçebe toplulukların kazanılması sürecidir. Bunu, yakın coğrafyalarda aslında tek tanrı inancı taşıyan, kısmen şehirleşmiş toplulukların İslâmlaşması takip etmiştir.
Hukuk devleti, çok ağır bir darbe girişimiyle karşı karşıya. Hukuken yorum yapılabilecek, siyaseten izah edilebilecek seviyenin çoktan ötesine gelmiş noktadayız. Esasen Allah’a inanan ve ilâhî bir dinin mensubu olan yahudilerin dinlerinde de Allah hakkında saygısızca sözler söylemek kabul edilebilir bir davranış değildir. Allah Teâlâ insan hayatının önemi ve bu hayata kıyanlara verilecek cezalar hakkındaki âyetlerini peygamberleri vasıtasıyla göndermiş ve insanlara tebliğ etmiş olmasına rağmen birçok insan yine de yeryüzünde fesat çıkarmaya ve kan dökmeye devam etmektedir. Yeryüzünde bu tür katiller ve fesatçılar sürekli olarak bulunduğu için İslâm bunlara karşı sadece vicdanî ve uhrevî ceza ile yetinmemiş, insanların hayat hakkını korumak ve huzurlarını sağlamak için caydırıcı dünyevî müeyyideler getirmiştir.
Müfessir ve hukukçu Şevkânî, kanaatini bu şekilde açıkladıktan sonra sahâbenin uygulamasının da böyle olduğunu ifade eder (bk. II, 44). Ancak gerek müfessirlerin çoğunluğu gerekse hukukçular, konuyla ilgili diğer âyetleri de göz önünde bulundurarak bu durumda âmme hukukuyla ilgili cezaların düşeceği fakat kısas ve tazminat gibi ferdî hakların saklı olduğu kanaatindedirler. Hak sahipleri isterlerse ceza talebinde bulunabilirler, isterlerse affederler (Râzî, XII, 218; Elmalılı, III, 1667; Ebüssuûd, III, 32). Eşkıyanın devlet güçleri tarafından yakalandıktan sonra yaptıklarına pişman olup tövbe etmesi yukarıdaki cezaların hiçbirini düşürmez. İlk âyette etleri helâl kılınan hayvanlardan istisna edilip açıklanacağı bildirilen ve yenmesi haram olan şeyler bu âyette açıklanmıştır. Kur’ân-ı Kerîm’de yeryüzündeki bütün imkânların insanlık için yaratılmış (Bakara 2/29), göklerde ve yerde ne varsa hepsinin insanın emrine verilmiş olduğu bildirilmiş (bk. Câsiye 45/13), bu sebeple İslâmiyet’te bu konudaki temel kuralın, aksi yönde delil bulunmadığı sürece helâllik olduğu anlayışı İslâm bilginlerinin çoğunluğunca benimsenmiştir. Gerçekten de Kur’ân-ı Kerîm’de, yenmesi helâl olan etlerin ayrı ayrı belirtilmesi yönüne gidilmemiş, Allah’ın nimetlerini hatırlatmak ve müslümana yaraşan şeylerin yenmesi gerektiğini vurgulamak üzere “iyi ve temiz şeylerin helâl kılındığı” ifadeleri ile yetinilmiştir (bk. Bakara 2/172; Mâide 5/4; A‘râf 7/32). Âyette en çok yenmesi mûtat olan kbetilt, deve ve sığır gibi türlere (behîmetü’l-en‘âm) işaret edilmiştir. Amerika kıtasındaki müslüman azınlığın çoğunu Hindistan ve Afrika’dan gelen kişiler oluşturmaktadır. Sömürgecilik döneminde işçi ve köle olarak yeni dünyaya götürülen bu insanları, XIX.
Nitekim İncil’e göre Îsâ Allah’ın birliğini vurgularken (Markos, 12/32) Pavlus’un Filipililer’e Mektubu’nda (2/6) Allah ile eşitlenmektedir. Hak dinin temel nitelikleri ilâhî kaynağa dayanması, bir peygamber tarafından tebliğ edilmesi, vahiy menşeli bir kitabının olması, Allah’ın birliği ve âhiret inancını içermesidir. Hak din, başlangıçtan itibaren iman esasları ve başlıca ahlâk prensipleri bakımından daima aynı kalmışsa da ibadet şekilleri ve muâmelât hükümleri yönünden bazı değişikliklere uğramıştır. Allah’ın iradesiyle gerçekleştirilen tekâmül şeklindeki bu değişiklik insanların ihtiyaçları ve kültür seviyeleriyle paralel olarak yürümüştür. İlk insanla başlayan hak din en gelişmiş şekline son peygamberin tebliğ ettiği vahiyle ulaşmıştır. Bu şirketlerin, Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanununca düzenlenen askeri yasak bölgeler, güvenlik bölgeleri ve stratejik bölgelerdeki taşınmaz edinimleri, Genel Kurmay Başkanlığının, ya da yetkilendireceği komutanlıkların, özel güvenlik bölgelerindeki taşınmaz edinimleri ise, taşınmazın bulunduğu yerdeki valiliğin iznine tabidir. (9) Yönetim Kurulu tarafından günün koşullarına göre aracılık teminatı alınmasına karar verilebilir. Bu takdirde, aracılık ruhsatının verilmesinden önce teminatın satış merkezlerine veya İdarece tespit edilen yere nakden yatırılması esastır. Teminatın, banka teminat mektubu olarak verilmesi hâlinde, bu mektubun kapsam ve şeklinin İdarece belirlenen esaslara uygun olması gerekir.